BÖLÜMLÜ’DE MUHAMMET ALTUNCU’NUN YASI VAR


Çifte burun dağı beyaza bürünmüş, ulaşmak için var olan yollar artık geçit vermiyor. Kış soğuğunu
öne çıkararak kendini iyice belli etti haylidir. Yanika’nın müdavimleri sen hâriç köye ineli çok oldu.
Bölümlü kışı yaşıyor bu günlerde.
Muhammet Altuncu kızının köye geleceğini eşinden duyunca kararını oracıkta verdi.
- Dolmuşa binmesin gidip kızımı ben alacağım diye sesleniverdi karısına
Büyük bir hevesle çalıştığı duvar işindeki elbiselerini dahi çıkarmadan hazırlandı. Kaç tane kızı vardı ki;
Tüm gayreti çocuklarım daha rahat yaşasın, daha iyi olsunlar için değil miydi sanki. Yarılığa aldığı
çayları toplaması, her türlü işe koşması, çok sevdiği dağlarda yaşamını sürdürmek istemesinin amacı
aynı değil miydi ki? Bu masum beklentinin peşinden genç ömrünü harcamamış miydi?
Arabasını büyük bir şevkle çalıştırdı ve gazına bastı. Kısa zaman içinde ilçeye giriş yapmıştı. Her
zamanki sıradan hareketi idi bu, Bilmem kaçındı defa gelmişti ilçeye bugün. Buraya geldiği zamanlar
arabasını yürüyüş yolu kenarlarındaki müsait olan yerde park eder işlerini rahat rahat görürdü.
O gün işi yoktu kızını aldı ve hemen köye dönüşe geçti. Duvar işine devam devam etmek istiyordu.
Yeniden gaza dokundu. Kızıyla o derin sohbetlerinden birini daha yapmaya başladı, içi içine
sığmıyordu, kör olası bir heyecan tüm bedenini sarmıştı. Konuştukça konuşmak istiyordu. Bir daha
kızını göremeyeceği mi idi sebebi bilmiyordu, aslında hiç kimse bilmiyordu.
Ona ekmek almaları gerektiğini hatırında tutmasını söyledi.
O meşhur yere, yapıldığı 1960 lı yıllardan beri üzerinde hiç çalışılmayan, dik yamaçları tehlikelerle
dolu bir zamanlar Hızarcı Abdullah’ın atölyesinin bulunduğu yere geldi. Ekmek almadığını işte tamda o
sırada hatırlamıştı. Geriye döndü, neden öyle yaptığı belli olmadı. Köyde de fırın vardı, ekmeğinin
lezzetli olduğunu herkesin kabul ettiği bir fırındı. Ne denilirse denilsin boş, o kendisi için farklı bir
damak tadı veren yerden almak istemişti diyelim biz. Biz böyle söyleyelim
İşin ilginç yanı bu değildi aslında. İşin ilginç yanı dönüş yaptığı o yerin neresi olduğu ile ilgiliydi. O yer
dönüşünde kazaya uğrayacağı ve köyü yasa boğacağı yerdi. Bir menkıbe yayıldı ortalığa. Muhammet
ekmek almak için dönmüştü ve o döndüğü yerde onun için bahtsız kaderinin planı kurulmuştu.
Ekmeğini aldı ve istediğini başarmış olmanın vakarı ile yeniden o meşhur yere ulaştı.
Kör olası kaya tamda o anda kopuverdi yatağından ve düşüverdi genç Muhammedin başına. Sebebi
olmadığı, oluşumundan haberi bulunmadığı bir kazanın içine düşüverdi. Zavallı Muhammet’in dünyası
karardı ağaçların arasından süzülmekte olduğunu fark etti sadece, sonrası büyük bir muamma olarak
geride kaldı.
Dağ taş inledi, ormandaki kuşlar feryat etti, ağaçlar titredi, börtü böcek mahşer! diye haykırdı. Çifte
burun dağı Eyvah, eyvah diye gökyüzüne sitem gönderdi. Ne menem bir plandı ki bir saniyesi bile
şaşmamış tüm aşamaları üst üste örtüşmüştü. Bu plan ilâhi bir plandı ve belli ki Muhammet Altuncu
için özel olarak hazırlanmıştı. Tüm köy yasa boğuldu. Suçlu aranmadı suç aranmadı. Devlet
Muhammet’in canı üzerinden hemen yolu kapattı ve 60 yıl sonra köyün yolunu tamirata aldı.
Muhammet yavrumuz giderayak köyümüze böyle son bir güzellik yapmış oldu.
Şimdi yaşadığı Yanika yamaçları kederli, sabah kalktığı zamanlar havasını doya doya içine çektiği ve
doyamadığı Bölümlü yasa boğulmuş. Matem bıraktı ardından, gözlerde yaş bıraktı.
Ses ver bana Muhammet Altuncu, ses ver bana neredesin? Güzel evlâdım çok sevdiğin kızının
halinden haberdar mısın? Ardında bıraktığın gözyaşı sana malum oldu mu bilemiyorum. Biz seni
gözümüzde yaşlarla kara topraklara verdik istemeye, istemeye, ardından dalgın dalgın bakarak.
Yakınların halâ ağlıyor evlâdım. Bölümlüyü yasa boğdun, Anadolu nun her yerinde yaşayan tüm
hemşerilerin senin yasını tutuyor. Bölümlü de matem var.
Tüm Trabzon seni tanıyor artık. Evine ‘’Bakanlar’’ uğradı biliyor musun?
Bizim senin için tek yakarışımız geride kalan.
‘’Mekânın cennet olsun.’’
Seni hiç unutmayacağız!
Bizde geleceğiz elbet ve geldiğimizde umarım ki görüşeceğiz.
MUSTAFA YILMAZ KAR